Göç ve Diaspora Vakfı olarak, “Türkiye Göç Hareketliliği Raporu (2016-2023)” başlıklı çalışmamızı İstanbul’da düzenlediğimiz bir basın toplantısıyla kamuoyuna sunduk. Türkiye’nin göçmen yönetimindeki mevcut durumu analiz eden bu kapsamlı rapor, ülkemizin göç yönetimine dair stratejik adımların önemini vurguluyor ve kalıcı çözümler üretilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Türkiye’nin Sığınmacı Profili ve Yeni Göçmen Akınının Durumu
Raporumuzda, Türkiye’nin sığınmacı sayısı bakımından dünyada ikinci sırada yer aldığı, ancak 2021 itibarıyla yeni bir sığınmacı akınının yaşanmadığı tespit edilmiştir. Son üç yıldır Türkiye’ye yeni bir Suriyeli sığınmacı akışı yaşanmamakta ve bu durum Suriyelilere geçici koruma kimliği verilmesinin durdurulmasıyla da desteklenmiştir. 2023 yılı itibarıyla ise Türkiye, tarihinde ilk kez "eksi" net göçmen verisiyle karşı karşıya kalmıştır; göçmen sayısında görülen bu azalış, göçmenlerin ülkeyi terk etme eğiliminde olduğunu göstermektedir.
“Türk Kültürüne Aitlik” Tanımının Genişletilmesi Önerisi
Göç ve Diaspora Vakfı olarak, göçmenlerin topluma kazandırılması için İskân Kanunu’nda düzenlemeler yapılmasını öneriyoruz. Bu çerçevede, 5543 sayılı İskân Kanunu’nun 7. Maddesi uyarınca “Türk soyu ve Türk kültürüne ait olma” tanımının sahada daha etkin bir şekilde yorumlanmasını gerekli görmekteyiz. Önerdiğimiz düzenleme doğrultusunda, 6 yaşında Türkiye’de eğitim hayatına başlayan, burada 12 yıl boyunca kesintisiz eğitim gören ve Türkçe dil sınavından başarı sağlayan gençlerin “Türk soyu ve Türk kültürüne ait” kabul edilmesi öngörülmektedir. Bu adım, bu gençlerin ülkemizde kalıcı bir statüye sahip olmalarını sağlayarak topluma daha etkin bir şekilde katkı sunmalarının önünü açacaktır.
Nitelikli Göçmen Kayıplarına Karşı Türkiye’nin Kaynaklarını Korumak
Raporumuz, Türkiye’nin eğitim sistemine dahil edilen sığınmacı gençlerin, eğitim süreçlerini tamamladıktan sonra Batılı ülkelere göç etmeleri nedeniyle ülkemizin önemli bir kayba uğradığını ortaya koymaktadır. Türkiye’nin emek ve kaynak harcayarak yetiştirdiği bu gençlerin, tam üretim çağına geldiklerinde başka ülkelere “nitelikli göçmen” olarak transfer edilmeleri, Türkiye açısından bir kayıp, Batılı ülkeler için ise bir kazanç olarak değerlendirilmektedir.
Göç ve Diaspora Vakfı olarak, ülkemizin göçmen ve sığınmacı politikasını yalnızca sınır güvenliği ve düzensiz göçle mücadeleye indirgememesi; bunun yanı sıra, göçmenlerin topluma kazandırılmasını ve ülkemize katkı sunmalarını sağlayacak kapsamlı uyum politikaları geliştirmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu önerilerin, ülkemizin göç yönetiminde sürdürülebilir bir çözüm sunacağına ve Türkiye’nin bölgesel güç konumunu güçlendireceğine inanıyoruz.
Raporun tamamı için tıklayın